Ülkemizde erozyonu önleme konusu, ilk kez 1937 yılında kabul edilen 3116 sayılı Orman Kanunu kapsamında yer almıştır. Ancak konu üzerinde dönemin zor şartlarının gereği olarak önemli bir çalışma yapılamamıştır.
Tarım Bakanlığı bünyesinde 1952 yılında kurulan Sulama ve Kurutma Şubesi ve 1960 yılında kurulan Toprak Muhafaza ve Zirai Sulama İşleri ve sonra TOPRAK-SU adını alan Genel Müdürlük tarafından, tarla ve havza bazında çalışmalar yapılmıştır. Bu kuruluş daha sonra 1984 yılında Yol Su Elektrik ve Toprak İskân Genel Müdürlükleri ile birlikte oluşturulan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesine katılmıştır.
1995 yılında kabul edilen 4122 sayılı Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu ile birçok kamu kurum ve kuruluşları bu çalışmalara dahil edilmiştir.
Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesinde ana hizmet birimi olarak yer alan Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolu Genel Müdürlüğü’nün kapatılması neticesinde, yeniden kurulan 04 Temmuz 2011 tarih ve 27984 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Orman ve Su İşleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname gereğince merkez teşkilatı Hizmet Birimleri içerisinde Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü olarak yer almıştır.
Genel olarak Ülkemizde toprak koruma ve erozyon çalışmaları ile görevli kuruluşlar yukarı havzalarda Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü ve akarsu yatakları ile baraj havzalarında ise Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüdür. Her iki genel müdürlüğünde erozyon kontrolüne yönelik olarak yapmış oldukları çok başarılı çalışmalar vardır.
Yurdumuzda haritalama çalışmalarında su erozyonu, ABD Doğal Kaynakları Koruma Servisi (NSCS)' nin kriterleri kullanılarak şu şekilde derecelendirilmektedir:
1. Hiç veya hafif aşınmış : Üst toprağın % 25’inden daha azı aşınmış;
2. Orta derecede aşınmış : Üst toprağın % 25-75’i erozyona uğramış
3. Şiddetli derecede aşınmış: Üst toprağın % 75’ten fazlası ve alt toprağın % 25’ten daha azı aşınmış. Seyrek, derin ve sık, sığ oyuntular bulunabilir.
4. Çok şiddetli derecede aşınmış : Üst toprağın tamamı ve alt toprağın % 25-75’i aşınmıştır. Seyrek, derin ve sık, sığ oyuntular mevcuttur.
Tarım yapılan topraklarımızın % 78,9'u su erozyonundan az veya çok etkilenmiştir. Hızlandırılmış su erozyonu Türkiye’de yaygın bir problemdir ve özellikle, bitki örtüsünün iyice zayıf olduğu kurak bölgelerimizde ve eğimin fazla olduğu yerlerde şiddetlidir. Su erozyonundan en az etkilenen iller, Tekirdağ (% 54), Edirne (% 51) ve Kırklareli (% 40,3) dir.
Türkiye'de 57.15 milyon ha arazi su erozyonuna maruz kalmaktadır.
RÜZGAR EROZYONU, yağışın az olduğu bölgelerde ve işlenen topraklarda, özellikle kurak periyotlarda görülen ciddi bir problemdir.
- Yakacak amacıyla bitki örtüsünün tahribi,
- Anız yakma ve
- Aşırı otlatma gibi nedenlerle ortaya çıkan bu problem, çoğunlukla Orta Anadolu' da etkilidir. İlk etüt çalışmalarında Konya, Niğde, Kayseri, Kars, İçel ve Sakarya illerinde olmak üzere, yaklaşık 500000 ha arazide rüzgar erozyonu tespit edilmiş olup daha sonra ki etüt çalışmalarında Konya (Karaman dahil) topraklarının % 7’sinin ve Niğde (Aksaray dahil) topraklarının % 7,7’sinin rüzgar erozyonundan etkilenmiş olduğu belirlenmiştir.
Rüzgâr erozyonu, Ülkemizde çok yaygın değildir ve toplam 506 309 ha alanda farklı düzeylerde rüzgar erozyonu görülmektedir